İslam Sanatı'nda minberin, Hz. Muhammed döneminde ortaya çıktığı görülür. İslamiyet'in doğuşuyla birlikte Hz. Muhammed'in halka, dine ve yaşama dair açıklamalarda bulunurken genellikle bölgede çokça bulunan hurma ağacına yaslandığı belirtilir. Konuşmaların uzun sürdüğü zamanlarda Peygamberin yorulduğunu gören dinleyiciler, rahat bir şekilde daha az yorularak anlatabileceği kürsü yapmayı uygun görmüşlerdir. Bunun sonucunda Hz. Muhammed'e ılgın ağacından bir minber yapılmıştır. Buminberi yapan kişinin Bakum ya da Bakul adında bir marangoz olduğu bilinir. Ancak kökeni hakkında çeşitli görüşler vardır. Bu Minberde, 7 (628) veya 8. yılında iki basamaklı ve oturma yerinden (ma'kad) ibaret yaklaşık
Emevi Dönemi yapılarında ise, ilk yapımına 26 Temmuz 786'da I. Abdurrahman
tarafından başlatılan caminin, II. Hakem'in halife olduktan sonra (961) yapıya
koydurduğu minber Emevi Sanatı'nın en güzel örnekleri arasında yer almaktadır.
Mihrap ile oldukça uyumlu olan minber, fildişinden kaplamalarla süslü,
kaplamaların teşkil ettiği girift örgüler bu işlenmiş tahta panoları
çevrelemektedir[2].
Abbasiler zamanında benzer şekilde yapılmış minber tipleri Mısır ve
Suriye’ye yayılmıştır. Fatımiler (910–1171) devrinde yapılan minberlerin
kapıları, taçları, şerefeleri (köşkleri) bulunuyordu. Bu tipte en iyi örnek
1168 yılında Nure’d-Din için Kudüs’te inşa edilen Aksa Camii minberidir. İran
ve Afganistan’da bulunan en erken tarihli minberler Moğol istilacıları
tarafından tahrip edilmiştir ancak, Timur zamanına ait pek çok örnek
bulunmaktadır. Bunlardan en önemlilerinden biri Meşhed’deki Djawahr Shah
Agah’tır (1436–1446). Bu minberdeki bütün elemanlar, beşgen ve yıldız şekilli panolar
kıvrık dallarla kaplanmıştır[3]
Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’ya gelen Türkler, Müslümanlar
tarafından fethedilen bütün ülkelerde olduğu gibi ibadet için başlangıçta
kiliseleri kullanmış olmalıdırlar. Kaynakların, Sultan Melikşah’ın Anadolu’da
fethedilen şehirlere minber gönderdiğini söyleyen H. Karamağaralı, Büyük
Selçuklu Sultanı’nın Anadolu’ya minber göndermesini fetih günlerinin zor
şartlarında Türklerin Anadolu’da minber yapmak imkânına bile sahip
bulunmadıklarını belirtir[4]. Bu minberlerin
nakli mümkün olduğuna göre ahşaptan yapıldıklarına şüphe yoktur.
İlk Selçuklu ahşap minberlerinin iskeleti (12. yy) kapı söveleri,
merdiven korkulukları, şerefe (köşk) altları ile yan satıhların alt
kısımlarında boydan boya uzatılmış genellikle dikdörtgen prizma şeklinde
hazırlanmış abanoz, ceviz, elma, armut gibi sıcağa ve rutubete dayanabilen sert
ağaçlar kullanılarak kündekâri tekniğinde oluşturulmuştur. Bu teknikte iskelet
arasında kalan yüzlerin, dayanıklı sert ağaçlardan yapılmakla beraber zamanla
çatlayıp bozulmamaları için küçük parçalarla doldurulması esastı. Bu parçalar
çok kollu yıldızlar ve çeşitli geometrik şekillerde kesilir, kenarları yuvalı,
dişli olarak hazırlanır, birbirine geçme olarak yerlerine yerleştirilir, bu
suretle çatılar (yan aynalar) arasındaki yüzler de tamamlanırdı.
Anadolu Selçuklu Dönemi’nde hakiki kündekâri veya taklit kündekâri tekniğinde
yapılmış çok önemli örnekler bulunmaktadır. Konya Alâaddin (1155–56), Aksaray
Ulu (12. yy.), Harput Sare Hatun (12. yy.), Malatya Ulu (13. yy.), Siirt Ulu
(13. yy.), Sivrihisar Ulu (1275) ve Beyşehir Eşrefoğlu (1298–99) Camii
minberleri hakiki kündekâri tekniğinde yapılmış önemli örneklerdir. Niğde
Sungurbey (14. yy.), Ürgüp Damsa Köyü Taşkınpaşa (14.yy. başı), Birgi Ulu
(1322), Manisa Ulu (1376–77), Manisa İvaz Paşa (1478) Camii minberleri Selçuklu
geleneği sürdüren geç eserlerdir. Taklit kündekâri tekniğinde yapılmış
minberler ise; Ankara Alâaddin (1197–98), Kayseri Ulu (1205), Kayseri Huand
Hatun (1237), Ankara Kızılbey (13. yy.), Divriği Ulu (1228–29), Ankara
Arslanhane (1289–90), Çorum Ulu (1306) Camii minberleridir[5].
Erken Dönem Osmanlı minberleri gerek form gerekse süsleme özellikleri
açısından hem Selçuklu geleneğini devam ettirirler hem de klasik Osmanlı minberini
hazırlarlar. Minber formu açısından Erken Dönemde henüz klasik çizgileri tam
olarak görmek mümkün değildir. Minberlerde bu dönemde formdan çok, yoğun
süsleme programı dikkat çekmektedir. Klasik Dönemde karşımıza çıkacak olan elemanlar
ya tam olarak oluşmamıştır ya da hiç yoktur.
Minberlerde Selçuklu geleneği görülür. Bursa Ulu Camii ve Edirne
Eski Camii minberinde kapılar anıtsaldır, Bursa Ulu Camii, Küre Ulu
Camii, Amasya Mehmet Paşa Camii minberi, Manisa Hatuniye Camii
minberleri ise; kapı kanatlarına sahiptir. İstanbul, Murad Paşa, Davud Paşa ve
Atik Ali Paşa Camii, Erken Osmanlı minberlerinin başkentte yapılmış olan
örnekleridir.
MESUT ÇELİK
[1] Nebi BOZKURT, ‘Minber’ TDV İslam Ansiklopedisi, C,30, İstanbul 2005,s.101.
[2] Suut Kemal YETKİN, İslam
Sanatı Tarihi, Güven Basımevi, Anakara 1954,s. 30–31.
[3] Petersen, A., Dictionary
of Islamic Architecture, London, 1996, p. 191-192
[4] Karamağaralı, H. ,Anadolu’da Beylikler Devri Minberleri, (Ankara
Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara 1955,
s.56
[5] Öney, G., Anadolu Selçuklu
Mimari Süslemesi ve El Sanatları, Ankara, 1992, s. 138-139