MEDİNETÜ’L ZEHRA SARAYI - KURTUBA / PALACE OF MEDİNETUL ZEHRA IN CORDOBA

( Medinetü’z Zehra, Madinat Al Zahra, Medina Azahara)

TARİHÇE

III. Abdurahman’ın kendisini halife ilan ettiği 929’da Endülüs Emevi devletinin gücü doruğa ulaşmıştı. Halife gücünü kanıtlamak için Kurtuba’nın 13 kilometre kuzeybatısında Medinetü’l Zehra saray kentini (936-1010) inşa ederek gösterdi ve burayı imparatorluğunun hükümet ve idare merkezi haline getirdi. Medine sarayının inşa çok hızlı ilerledi; çünkü III. Abdurahman devlet gelirlerinin üçte birini saraya yatırdı. Tarihsel kaynaklar inşaat çalışmalarının 40 yıl sürüdüğünü belirtir. III. Abdurrahman’dan sonra başa geçen II. Hakemde inşaatı sürdürdü. Böylece dönemin büyük çaplı ve iddialı imar projesi başlamış oldu. [1]

II. Hakem’in ölümünden sonra saraya olan ilgi azaldı. 1010’da Berberi gruplarca yağmalanıp yıkılıncaya kadar varlığını sürdürdü.[2]

YAPI KOMLEKSLERİ

             Sierra Moreno’nun eteğinde terasa benzer bir yamaçta kurulmuş olan yapı topluluğu üç terasa ayrılmıştı. En yüksek noktada izole konumuyla diğer yapılardan ayırt edilen halifelik yapısı bulunmaktaydı. Halifenin gücü buradan anlaşılırdı.

        Orta terasta hükümet binaları ve sarayları, ayrıca divanhaneler ve önemli şahsiyetlerin ağırlandığı konaklar vardı. Orta ve aşağı teraslar arasında oluşturulan yapay tümsekte duran cami, orta terastaki avluyu çevreleyen alanı daha basit konutlara bağlamaktaydı.

            Medinetü’z Zehra’nın tahkimli alanı 1.520 metre uzunluğunda ve 745 metre genişliğinde bir dikdörtgen oluşturur. Şimdiye kadar sarayın yüzde 10’nunda kazılar yapılmıştır. Bu kısımda yukarı ve orta terası kapsar[3].

            Sarayın en yüksek kesiminde halifenin Darü’l Mülk ( Casa Real) olarak anılan sarayı yer alır. Saray süslenmiş duvarlar mekanlarının ve mozaiğe benzer süsleme unsurları bulunmaktadır.

            Yapının yakınında geniş ve aşağı yukarı kare planlı iç avlulu bir yapı sırası vardır. Bunlar idare ve hükümet binalarıdır. Saraya pek uzak olmayan yerde bir yapı grubu daha yer almaktadır, burada yamuk planlı bir avlunun çevresinde kısmen yıkık mekanlar kümelenmiştir. Bu konaklama kompleksi günümüze ulaşan tek yukarı teras yapısı olan halifelik sarayının 2 metre aşağısında kalır.

            Orta terasın kuzey batı köşesinde yer alan yapı, uşaklara veya yüksek olasılıkla halifenin şahsi muhafızlarına tahsis edilmişti.  Bir rampanın ayırdığı çok benzere iki avlusu bulunan bir başka mekan kompleksi de vardır. Avluların neredeyse tıpatıp aynı olması nedeniyle “İkiz Mesire” olarak anılır.

            İkiz mesirenin aşağısında yamuk planlı bir avlu bulunmaktadır. Saray kentindeki yolların bir kısmı burada kesişir. Bu mekânında muhafız kompleksi olarak anılmaktadır. Halifelik ailesi mensupları ve ayrıca vezirler, üst düzey yöneticiler gibi önemli kişilerin evleri burada bulunmaktaydı.

            Muhafız kompleksinden güneye doğru gidildikçe başka yapılara varılır. Üstündeki yazıtta Baş Vezir Cafer’in konağı olduğu belirtilen bir yapı bulunmaktadır.  Konak üç kesime ayrılır. Resmikabuller için bir kamusal alan, vezirlerin meskenler ve personel odaları. Kamusal odaları üç kemerli bazilika planına benzerdir.  Salonun dışarıya çıkık revaklı girişi bulunmaktadır. Revaktan kare ve geniş bir avluya çıkılmaktadır.  Bazilikaya benzere salonun ardında Vezir Cafer’in birbirine bağlantılı sayısız odadan oluşan şahsi dairesi, uşak bölmeleri ve hamam bulunmaktadır[4].

           Alhama Camii, sarayın doğusunda 941 yılında inşa edilmiştir. 5 sahınlı bir harim ve avluludur. Yapının temelleri günümüze ulaşmıştır.

          Divanhane, saray kentinin genel planında merkezi bir konum taşır ve aynı zamanda orta terasın odak noktasını oluşturur. Çevresindeki masif duvarlar, divanhaneyi ve Yukarı bahçe yapıları arasında podyum gibi durmasını sağlar. Bu görüntü Yukarı bahçe adını da açıklar niteliktedir[5].

         DEĞERLENDİRME VE KARŞILAŞTIRMA

    Medinetü’l Zehra Sarayı, İslam mimarisinin İspanya’da bulunan ve karakteristik süsleme unsurlarıyla dikkat çeken bir yapıdır. Süsleme özellikleri itibariyle süslemelerdeki boşluk korkusu, akla Selçuklu’yu getirmektedir. Ayrıca süslemelerdeki detaylara bakacak olursak genel olarak kullanılan bitkisel tasvirler, palmetler, rumiler bize doğrudan Selçukluyu anımsatmaktadır. Bu da ustaların belki doğu kökenli olduğunun göstergesi olabilir.

            Saray, kendinden sonra ki yapılara öncülük edecek bir yapıdır. Daha sonraki yıllarda inşa edilen El Hamra sarayında da Medinetü’ldeki gibi süslemeler dikkati çekmektedir.
           
            Ayrıca sarayda görülen iç avlular, antik dönemde Akdeniz’de görülen geleneğin devamı niteliğindedir. Saray camisi olarak anılan ve 941 yılında yapılan Alhama Camisi, plan özellikleri bakımından Kurtuba’daki Cami-i Kebir’e benzemektedir.

            Sonuç olarak döneminde görsel ziyafet veren saray süslemeleri ve yapı kompleksi her ne kadar günümüze kısmen de ulaşmış olsa da  döneminin plan ve süsleme anlayışını bize aktarmaktadır.
  
KAYNAKÇA

Bertnard, L (1940) İspanya Tarihi, İstanbul
Triano V., A.,(2004), Madinat Al-Zahra, Sevilla
Gierlichs, J. (2005), Al- Andalus and Europe, Petersburg
Joseph F., A History of Medieval Spain, Cornell University Press, 1975
İmamuddin, S.M (1990), Endülüs siyasi tarihi, Ankara
Esir, E. “Endülüs” İslam tarihi Cilt.1.(1987), İstanbul
Hottstein, M (2007) İslam Sanatı ve Mimarisi, Ankara
Suut, K, (1987)  İslam ülkelerinde Sanat, İstanbul
Özkeçeci, İ (2006) Doğu ışığı XII-XIII.yy İslam Sanatı, İstanbul
Michell, G., Architecture of the İslamic World
D. Fairchild Ruggles, Gardens, Landscape, and Vision in the Palaces of Islamic Spain, Philadelphia,2000




[1] S.M İmamuddin, Endülüs Siyasi Tarihi, 1990.Ankara s.23-30
[2] S.M İmamuddin, Endülüs Siyasi Tarihi, 1990.Ankara s.23-30
[3] M. Hattstein, P. Delius İslam Sanatı ve Mimarisi, 2007, İstanbul s.202
[4] M. Hattstein, P. Delius İslam Sanatı ve Mimarisi, 2007, İstanbul s.202
[5] A.g.e. s. 205






MESUT ÇELİK