Yenisey-Orhun çevresinden, Altaylara, oradan
da Hun Türklerinin Avrupa'ya yürümesiyle Macaristan'a ve Balkanlar'a ulaşmış,
800'lü yıllardan itibaren Hazar'ın güneyinden Anadolu'ya ve Mezopotamya denilen
bölgeye taşınarak daha geniş bir coğrafyaya yerleşmiştir. İslâmiyet'i kabul
etmiş olan Türk topluluklarında bu törenler, dinî öğreti ile çatışmamak için,
sürgün avı, toy, şölen, yuğ vb. gibi âdetlerden biri olarak devam ede gelmiş,
“yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma, uyanma, dirilme” gibi
nitelikleriyle günümüze bütün bir Türk dünyasının ortak kültür mirası olarak
intikal etmeyi başarmıştır. En eski Türk âdetlerinden, bayramlarından biri
olduğu bilinen Nevruz, kültürel iletişimin bir gereği ve sonucu olarak çeşitli
kültür çevrelerinde farklı anlamlara gelmekte, farklı isimlerle anılmakta ve
kutlanmaktadır.
Çeşitli kaynaklardan hareketle bu isimlerden tespit
edebildiklerimiz şunlardır. Nevruz, Navruz, Novruz, Sultan-ı Nevruz, Sultan-ı
Navrız, Sultan Navrız, Nevruz Sultan, Sultan Nevruz, Navrez, Nevris, Naorus,
Nauruz, Nöruz, Nävroz, Nävruz, Novruz, Noruz,Novroz, Navrıs Oyıx, Nevruz Norus,
Ulustın Ulu Küni, (Ulusun Ulu Günü), Ulu Kün, Ergenekon, Bozkurt, Çağan, Babu
Marta, Kürklü Marta, İlkyaz Yortusu,Yengi Kün,(Yeni Gün), Yeni Yıl, Mart
Dokuzu, Mart Bozumu, Mart Kırma, Mart Dutması, Mart Bozması, Yılbaşı Tutmak,
Mereke, Meyram, Nartukan, Nartavan, Isıakh Bayramı, Altay Ködürgeni, Çılgayak,
Yılsırtı, Bereket Bayramı, Nevruz Çiçeği, Bahar Bayramı, Yörük Bayramı, Mevris,
Yumurta Bayramı, Döldökümü, Yılbaşı Tutmak, Yıl Yenilendi, Kırklar Bayramı, Kış
Bitti Bayramı Toprağın kış mevsiminde yattığı ölüm uykusundan kalkması, ilkyaz
ile yeniden dirilişi, Türk destanları içinde karşılığını Ergenekon'da
bulmuştur. Nevruz kutlamalarının bir diğer adı da "Ergenekon
Bayramı"dır. Bu isim geçmişten günümüze kadar hâlen çeşitli Türk boyları
arasında canlılığını korumakta, aynı zamanda milletin destanların gücüyle
birbirlerine olan güven bağını güçlendirmektedir. Ergenekon da böyle bir
gelenektir. Ebulgazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türkî'sinde naklettiği Ergenekon
menkıbesi eski Çin kaynaklarının verdiği tarihî olayların bir yankısıdır.
Ergenekon destanı, çoğu
kaynaklara göre Büyük Hun Devleti döneminde teşekkül etmiştir. Hatta, Çian
Ken'in M.Ö. 119 yılında, Çin imparatoruna sunduğu bir raporda, bu destandan söz
ettiği bilinmektedir. Büyük Hun birliğinin Çinlilerle birleşen bozguncu
boyların hücumu ile dağılıp yok oluşu sırasında Altay Dağları çevresine göçen
Gök Türklerin hikâyesi, destanda Kayıhanlı ve Dokuz Oğuzların göçü olarak
anlatılır. Ergenekon Destanı bir bakıma, Gök Türkler'in doğuş destanıdır. Bu
destan ilk defa XIII. asırda tarihçi Reşîdüddin tarafından yazıya
geçirilmiştir. Reşidüddin’in “Câmiü’t-Tevârih” adlı kitabında kaydettiği bu
rivayet, Farsça yazılmıştır. Efsane, bu eserde Moğollaştırılmıştır. XIII.
asırda yazılan eser, Ebulgazi Bahadır Han’ın yukarıya bir bölümünü aldığımız
Şecere-i Türkî adlı eserine kaynaklık etmiştir. Nevruz ile ilgili tarihî
bilgiler ise, Kutadgu Bilig , Divan ü Lûgat-itTürk gibi Türk kültürünün ilk
yazılı kaynaklarından başlayarak Nizâmü'l Mülk'te , Melikşah'da hatta Çin
kaynaklarında mevcuttur.
Türk dünyasında Nevruz birçok
sebebe bağlanarak kutlanmaktadır. Birçok kaynakta Nevruz gününe temel olduğuna
inanılan olaylar şu şekilde anlatılır: Kur’an’ın indirilmeye başlandığı gün,
Hz. Ali'nin doğum günü, Hz. Ali ile Hz. Fatma'nın evlendiği gün, Hz. Musa’nın
âsâsıyla Kızıldeniz’i yararak kendisine inananları kurtardığı gün, Hz. Yunus’un
balığın karnından kurtulduğu gün, insanlığın atası Hz. Âdem’in çamurunun
yoğrulduğu gün, Hz. Âdem ve Havva’nın cennetten kovulduktan sonra Arafat
Dağında yeniden buluştukları gün, Nuh’un gemisinin karaya oturduğu, İbrahim
Peygamberin yakılmak istendiği, Hz. Yusuf’un kuyuya atıldığı, Hz. Musa’nın
Mısır’dan ayrıldığı, güneşin Koç burcuna girdiği, gece ile gündüzün
eşitlendiği, baharın ve yeni yılın başladığı, Türklerin Ergenekon’dan çıktığı
gün şeklinde yorumlanmıştır.
Şengül, Abdullah, "Türk Kültüründe Nevruz" Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:VII, Sayı:II, Afyonkarahisar,
Aşa, Hatice Emel, (2000),
“Nevruz”, Yeni Avrasya Dergisi, Mart-Nisan.
Aypay, İrfan, (2005), “Klasik
Türk Şiirinde Nevruzun İşlenişi”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, Cilt:VII, Sayı:II, Afyonkarahisar, s.1- 12.
Çağlar, Behçet Kemal, (1982),
“Ergenekon”, Ülkü Mecmuası (Seçmeler), Ankara.
Ebulgazi Bahadır Han, (1925),
Türk Şeceresi (Şecere-i Türkî), (Aktaran: Doktor Rıza Nur), Matba’a-i Âmire,
İstanbul.
Genç, Reşat, (1997) Türk
İnanışları İle Millî Geleneklerinde Renkler ve Sarı Kırmızı Yeşil,Atatürk
Kültür Merkezi Yayınları, Ankara. Karşılaştırmalı Türk lehçeler Sözlüğü I,
(1991), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991.
Kaşgarlı Mahmud, (1985) Divan ü
Lûgat-it-Türk Tercümesi I, (Çeviren: Besim Atalay), Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara 1985.
Kaşgarlı Mahmud, (1939), Divanü
Lügat-it Türk, (Çeviri: Besim Atalay), Ankara. Kılıç, Filiz, (2000), “Osmanlı
Devletinde ve Klâsik Edebiyatımızda Nevruz”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü
Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları,
Ankara.
Şengül, Abdullah, (2002),
“Tiyatro Edebiyatımızda Osmanlı Öncesi Türk Tarihinin Etkisi”, Afyon Kocatepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:IV, Sayı:I. Tural, M. Âkif, (2000), “Millî
Mücadele ve Atatürk Devrinde Nevruz Kutlamaları”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü
Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları,
Ankara.
Yusuf Has Hâcib, (1959), Kutadgu
Bilig, II Tercüme, (Çeviri: Reşit Rahmeti Arat), Ankara.
Yusuf Has Hâcib, (1999), Kutadgu
Bilig, (Hazırlayan: Reşit Rahmeti Arat), 4. baskı, Ankara.