DÜNYADA ÇEYİZ KÜLTÜRÜ VE ÇEYİZ SANDIĞI GELENEĞİ / IN THE WORLD,MARRIAGE PORTİON'S CULTURE AND HOPE-CHEST'S TRADITION
Sandık taşınabilir olma
özelliği itibariyle çok amaçlı olarak kullanılıyordu. Orta Asya’da çağda göçebe
yaşamın zorunlu kıldığı koşullara uygun olarak, bir yerden diğerine giderken
hem dolap hem iskemle, hem de yüklük işini gören sandığın çok önemli bir yeri
vardır; kumaşlar, arşivler, sofra takımları, mücevher ve silahlar sandıklara
yerleştiriliyordu.[1]
Hun Türkleri, otağ veya Hun
Türkleri, otağ veya yurtlarda ya da birbirine bağlanmış tekerlekli çadırlarda
otururlardı. Bu çadırlara gelin giden kızlar, çeyizlerinde getirdikleri
işlemeli kılıflar içinde minder ve yastıklar, halılar, kilimler ve nakışlı
keçelerle çadırların içini süsleyip, döşerlerdi. Hun kızlarının çeyizi yün keçe
ve deriden kaftan giysi, çizme börk, torba, sarkıntılı kemer ve eşyalardan
meydana gelirdi. Hun Türklerinde at en kıymetli hediye sayılır, evlenecek
erkek, kız tarafına ‘kalın’ olarak, at ve davar süsleri verirdi. Bu yüzden kız
çeyizinde heybe, eyer ve koşum bulunurdu.[2]
Avrupa’da Çeyiz
Geleneği
Sandık Ortaçağ Avrupa’sında çok
işlevli bir mobilyaydı. Baskın ve yağmaya karşı sıklıkla kaçmaya çalışan
halkın, eşyalarını saklayıp taşımasına yaramaktaydı. Bu sandıklar aynı zamanda
üzerinde oturulabilir ve yemek yenilebilir bir ölçüdeydi. Hatta üst yüzeyi düz
olanlar, yatmak için bile kullanılırdı. Güvenlik nedeniyle sandık ve değerli
eşya kutuları kilitli yapılırdı. Bazen de odaya sabitlenirdi.
Sandık dönemin teknolojisi ile
ya ağaç kütüğünü oyarak ya da kalın kesitli parçaları birleştirerek
yapılıyordu. Sandığın eklem yerlerini güçlendirmek için de metal kenetler
kullanılıyordu. Ortaçağ ve Rönesans döneminde elbise dolapları, büfe, komidin
yapılabilmekteydi. Rönesans döneminde sandık yaygın bir depolama mobilyasıydı
ve genelde çeyiz için hazırlanırdı. Üst üste konulabilen bir eşya olduğu için,
kapağının üstten değil önden açıldığı sandık örnekleri de mevcuttur.
Ortaçağda göçebe yaşamın
zorunluluğu kıldığı koşullara uygun olarak, bir yerden bir yere giderken hem
dolap hem iskemle hem de yüklük işini gören sandığın çok önemli bir yeri vardı.
Yıllardan beri kumaşlar, arşivler, sofra takımları, mücevherler, silahlar
sandıklara yerleştiriliyordu. Önceleri dövme demirden kollu menteşelerle
tutturulmuş ağır meşe levhalardan oluşan sandık daha sonraları bir mobilya
olarak marangozluğun geçirdiği evrimi izledi.[3]
İtalya’da Çeyiz
Geleneği
Çeyiz kültürü İtalya’da çok
önemliydi ve İtalyanlar’ da “cassone” adı verilen çeyiz sandığını
kullanıyorlardı. Özellikle varlıklı ailelerin kullandığı,“cassone” dedikleri bu
sandıklar dönemin önemli sanatçılarına sipariş olarak veriliyordu. Hatta
İtalyan ailelerin armaları da sandıkların üzerinde bulunabiliyordu. Ancak “
cassoneler” ler sadece çeyizlik amaçlı değil, depolama ve süsleme
özellikleriyle de zengin İtalyan ailelerinde önemli bir yer teşkil ediyordu.
Ayrıca bu sandıklar da çok ince işçilik bulunurdu. Sandık üst üste konulabilen
bir eşya olduğu için, kapak üstten değil ön yüzden açılabilecek şekilde de
yapılıyordu. Sergileme amaçlı bazı dolaplarda sandık üzerine
konulabiliyordu.17. yüzyıldan itibaren daha kullanışlı mobilyaların
üretilmesiyle İtalya’da varlıklı ailelerin sandık kullanımı da azalmıştır.[4]
Fotoğraf 1600’lere ait ceviz
ağacından yapılmış, oymalı, yaldız boyalı İtalyan ‘cassone’.
(Resim kaynağı: Andrews,1997:24)
Fransa’da Çeyiz
Geleneği
1700’lü yıllarda, Kanada’da
yaşayan erkeklere onlarla evlenecek ve onlara çocuk doğuracak kadınların gönderilmesini
istediler. Kral, Kanada’ ya gitmeyi kabul edecek olan kadınların, çeyizinin de
karşılanacağını söyledi. Çünkü o çağda yoksul kadınların sayısı çok fazlaydı ve
evlenme şansları da çok azdı. Varlıklı kadınlar bile, çoğu zaman kendi
seviyelerinin altında bir evliliğe razı oluyorlardı. Bu genç kadınlar, hiç
tanımadıkları erkeklerle evleneceklerdi. Zaten o dönemde, eşler arasında aşkın,
evlilikten sonra doğacağına inanılıyordu. Kızlar, noter önünde evlenme
kağıtlarını imzaladıktan sonra, çeyizlerini alarak, kendilerini Kanada’ya
götürecek gemiyle okyanusa açıldılar. Kızların çeyizinde de 1 küçük çeyiz
sandığı, 1 mücevher kutusu, 1 kadın baş giyimi, 1 tafta mendil, 1 çift ayakkabı
kurdelesi, 100 adet dikiş iğnesi, 1 tarak, 1 makara beyaz iplik, 1çift çorap, 1
çift eldiven, 2 bıçak, 1000 adet toplu iğne, 1 bone, 4 dantel örgü, 2 gümüş
livre para bulunurdu.[5]
Amerika’da Çeyiz
Geleneği
Amerika’da çeyiz sandıkları
sedir ağacından yapılır. Gelinin, düğünle ilgili hatıra eşyalarını saklamak
için özel olarak tasarlanmış, masif sedir ağacından yapılan düğün sandığı.
Sedir ağacının kokusu, güve ve diğer zararlı haşeratın yaklaşmalarını önlüyor.Üzerine gelin ve damadın
isimlerinin ve düğün tarihinin yazıldığı bir levha bulunur. Sandığın ön yüzünü
içten kilitli halkalarla takılıyor, üzeri el işçiliği kalp motifleriyle
süslenmiştir. Sandığın içinde ve dışında çeşitli bölmeler yer almaktadır.
Bunlar; hatıra kutusu, aksesuar gözü, gelinlik kutusu, gizli mücevherat
tablasından oluşmaktadır.
Hatıra kutusu, Küçük hatıra
eşyalarının saklanabileceği, kadife kaplı, kapaklı kutudur. Sandığın içindeki
diğer eşyaları bozmadan kolayca dışarı alınabilmektedir.
Aksesuar gözü, İçinde yüzük,
küpe, bilezik v.b. kıymetli, aksesuar saklanan, kancalarla sandığın kenarına
asılan küçük çekmecedir.
Gelinlik kutusu, Sandığın
dibinde yer alan, içinde gelinliğin saklandığı, menteşeli, kapaklı gelinlik
kutusu ile ışık, toz, rutubet gibi zararlardan koruyan kutudur.
Gizli mücevherat kutusu, Sandığın ön yüzünde takılı isim levhasının arkasına yerleştirilmiş siyah kadife
kumaş kaplı bir tabladır.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKER
[1]
Yeni Şafak gazetesi, yayın tarihi: 28.10.2007
[2]
Kalın: Evlenecek kızın çeyizi veya evlenecek erkeğin kız tarafına verdiği para
ve eşya.
[3]
S. Selhan Yalçın Usal, “Türklerde çeyiz sandığının kullanımı ve geleneksel
süslemeleri”, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler
Araştırmaları Dergisi, C.1, S. 1, Y. 2010,s
158
[4]
S.Y. Usal, “Türklerde Çeyiz Sandığının Kullanımı Ve Geleneksel Süslemeleri” , Soysal Bilimler Araştırmaları Dergisi,
C. 1, S. 1, Y. 2010, s. 159
[5]
O. Kademoğlu, Çeyiz Sandığı,
İstanbul 1999, s. 389-390.