Anadolu’da mescit, minberi olmayan, içinde Cuma ve bayram namazı kılınmayan küçük mahalle camilerinin adı olup, İran’dan Türkistan’a kadar geniş ölçüde kullanıldığından farklı manada yerleşmiştir[1].
Konya’da on beş yirmi kadarı ayakta kalmış olan bu Selçuklu Mescitleri, genel olarak, 4.00 m. ile 8.50 m. arasında değişen kare veya dikdörtgen planlı, tek kubbeli, birkaçı düz çatılı yapılardır. Çoğunun önünde tonozlu veya düz çatılı giriş yerleri bulunup bunlar bazen kemerlerle, bazen ise yalnız kapı ve pencerelerle dışarı açılmaktadır. Tasarım ve bezeme yönünden kendi içlerinde bir evrimi ve gelişmeyi içeren sınırlı sayıdaki bu küçük yapılar, Selçuklu mimarlık ve bezeme ortamı örnekleridir. Bu yapılar, Beylikler Dönemi'nde de etkisini sürdüren ve geliştirilen plan şemaları, Osmanlı mimarisindeki kubbeli mekân gelişimine olan katkıları, yarı açık ve kapalı giriş bölümleri, kubbe geçişlerinin çeşitliliği, sade cephelerinin yanı sıra içlerindeki zengin bezemeleri ve çini mozaik mihrapları ile üzerinde durulması gereken yapılardır[2]
AKÇA GİZLENMEZ CAMİİ / HACI FERRUH / TAŞ
MESCİT
İnşa Tarihi
|
Bani/ Baniler
|
Mimar/ Ustalar
|
İzzeddin Keykavus döneminde 612 H/1215 yılında
yaptırılmıştır.
|
Hacı Ferruh bin
Abdullah
tarafından yaptırılmıştır.
|
Güneş oğlu Kayserili
Ramazan’dır.
|
Konum
Aksine Mahallesi Taş Camii caddesindedir.
Kitabe
Arapça bir kitabesi mevcuttur. Kitabesine göre İzzeddin Keykavus döneminde 612 H/1215 yılında yaptırılmıştır. Hacı Ferruh bin Abdullah tarafından yaptırılmıştır. [3].
Malzeme ve Teknik
Cepheler ve harim kısmı kesme taşla yapılmıştır. Kaynaklarda yapının orijinalinde tuğla bir kubbesi olduğu belirtilmektedir[4].
Plan Özellikleri
Tek mekânlı, son cemaat yeri olan dikdörtgen planlı bir yapı tipidir. İç ölçüleri 6.85x6.85 m olan bir iç alanla, doğuda bu bölüme eklemlenen 6.85x3.57 metre ölçüsünde kapalı bir son cemaat yerinden oluşmaktadır. İç alanın doğu duvarı iki mekânı birbirinden ayırır. Bu duvarda iki pencere bulunmaktadır. Kapıdan itibaren tamamen taşla yapılmış beşik tonozlu bir giriş vardır. İç kapının yanında birer mihrabiye vardır. Ön cephede iki pencere bulunmaktadır ve mekâna mukarnaslı taş kapıdan girilmektedir. Yapının kıble tarafında küçük bir mezar bulunmaktadır.
Selçuklu sülüsü ile İhlâs ve Fatiha Surelerinin yer aldığı sanduka günümüzde buraya mermerden yeniden yapılan mezarın hemen yanına konmuştur. Bugün bu yeni mezarın başucu taşında Osmanlıca ve günümüz Türkçesiyle “Havace Ferrhuh” yazılsa da Konyalı, Hoca Ferruh’un Çankırı’da Taş Medrese civarındaki türbeye gömülü olduğunu belirtir. Konyalı ayrıca yapının yanındaki taş sandukanın üzerinde herhangi bir isim ve tarihin olmadığını da belirtir[5].
Süsleme Kompozisyonu
Erken tarihli Selçuklu taç kapı ve mihrabın ilk zengin örneklerini göstermektedir. Cephe ile aynı hizada, dışarı taşmayan taç kapı, mermerden yapılmış olup mukarnaslı bir niş halinde içeri gömülmektedir. Birbirini kesen altıgenlerden meydana gelen yıldız geçmelerle işlenmiş geniş bir bordür, taç kapı nişinin etrafını çevreler.
İç içe iki mukarnaslı niş biçimindeki mihrapta nişlerin etrafı sık örgü motifleri ile işlenmiş kemerlerle kavranmıştır. Büyük mihtap nişinde bu örgü işlemeli kemer, köşe sütunları üzerine oturmaktadır. İç içe iki sekizgen ve bunları birbirine bağlayan sekiz kollu geçmelerle çok gelişmiş bir bordür mihrabın etrafını çevreler.
Değerlendİrme
Anadolu Selçuklu mescitleri içinde tamamen kesme taştan inşa edilmesi sebebiyle tek olma özelliği taşımaktadır. Kapı kemeri üzerinde bulunan kitabe ve bu kapının büyük ölçüde ve abidevi olarak yapılmaya başlanmış fakat alttan yarısına kadar tamamlanarak öylece bırakılmıştır. Başlangıçta büyük bir taç kapı olarak düşünülmüş, fakat vazgeçilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Geometrik bordür süslemeleri; Sivas Ulu Cami mihrabında, Divriği Sitte Melik Kümbeti’nde ve Aksaray yakınındaki Alay Han’ın taç kapısında görülen kompozisyonların tekrar niteliğindedir. Mescit, küçük ölçüde olmasına rağmen, Selçuklu camilerinde bile az rastlanan taş işlemeleri ve XIV. Yüzyıl camilerinde büyük gelişmelere varan tek kubbe ve son cemaat yeri oluşumunun temeli sayılabilir.
SIRÇALI / DEMİRCİ HACI MESCİDİ
İnşa Tarihi
|
Bani/ Baniler
|
Mimar/ Ustalar
|
Yapım kitabesi olmayan yapı malzeme özellikleri ve yapım
tekniğine dayanılarak 13.yy’ın ikinci yarısına H. 656 / M. 1258'e tarihlenir.
|
H.904 (Haziran 1498)Arapça Vakfiyesinde Vakfın adı “es-Seyyid el-Hac Ahmad bin Abdullah
el-arif bi-Demürcü Hacı” olarak geçmektedir.
|
-
|
Konum
Sırçalı Mescid mah. Kuz Kavak cad 9 numaradadır.
Kitabe
Yapım kitabesi olmayan yapı malzeme özellikleri ve yapım tekniğine dayanılarak 13.yy’ın ikinci yarısına H. 656 / M. 1258'e tarihlenir. Sırçalı Mescid’in H.904 Zilkadesi başında (Haziran 1498), düzenlenmiş Arapça Vakfiyesinde Vakfın adı “es-Seyyid el-Hac Ahmad bin Abdullah el-arif bi-Demürcü Hacı” olarak geçmektedir[6].
Malzeme ve Teknik
Kesme taş, moloz taş ve tuğla kullanılmıştır. Son cemaat yeri üst pencerelerinin altına kadar kesme taş kullanılmıştır. Diğer cepheler ise moloz taş örgüdür. Giriş cephesindeki kesme taş kaplamadan sonra içteki duvarlarda, geçişlerde ve kubbede tuğla kullanılmıştır.
Plan Özellikleri
Tek kubbeli, kare planlı ve son cemaat yeri bulunan küçük bir mesciddir. Mescidin küçük kubbesi tuğla ile örülmüştür. Önceleri çinilerle müzeyyen olduğu bilinmektedir. Mescidin mihrabı oldukça dikkat çekicidir[7].
Mescide doğudaki giriş kapısından girilir. Önceleri tonoz kubbeli ve kemerli bir dehlizin bulunduğu bu bölüm, çini mozaiklerle süslü ve eyvan şeklindeydi. Günümüzde eyvan kemerinin iki yanında bulunan Selçuklu çinileri üzerinde Besmele-i Şerif ve Ayetû’l-Kürsi yazılarının bazı kalıntıları görülür[8]. Burası zaman içinde yok olmuştur. Dehlizde ikinci bir kapıdan mescide girilir.
Süsleme Kompozisyonu
Üç kemerli son cemaat yerinin kemerlerinde firuze ve koyu mor çinilerden kesme, Selçuklu sülüsü ile ayet kitabeleri ve pencere üstlerinde örgülü kûfi panolar bulunmaktadır. Ve altıgen yıldızlarla zenginleştirilmiştir. Mescidin çok ilgi çekici olan mihrabı Selçuklu dönemi siyah ve mavi nakışlı mozaik çinilerle süslenmiştir. Bunun için mescide Sırçalı Mescid denilmektedir[9]. Selçukluların çinicilik sanatının en güzel örneklerinden olan bu mihrabın nişini çevreleyen yan ve üst sövelerde sülüs yazı ile “Al-i İmran Suresi, ayet:18.19.26” âyet-i kerimeleri okunmaktadır. Sırçalı Mescid mihrabının çini dolgulu kemer nişi üzerinde, sağında ve solunda “Maşallah” yazılıdır[10].
Değerlendirme
Günümüzde ne yazık ki yapının eski ihtişamından eser kalmamıştır. Oldukça fazla yıkım ve onarım görmüş yapının özellikle mihrabı çok önemlidir. Mihrapta kullanılan çini kompozisyonu ilerleyen dönemlerde benzer varyasyonlarla tekrar karşımıza çıkmaktadır. Sırçalı Mescid, üç kemerli son cemaat yeri, mozaik çini süslemeleri, kubbe geçişindeki Türk üçgenleri ve kubbenin dekoratif tuğla süslemeleri bakımından XIII. yy’ın önemli bir yapısıdır.
TAŞ MEDRESE MESCİDİ
İnşa Tarihi
|
Bani/ Baniler
|
Mimar/ Ustalar
|
13.yy'da yapıldığı düşünülmektedir.
|
Anadolu Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Hüseyin Oğlu
Fahreddin Ali’dir.
|
-
|
Konum
Altınkalem Mahallesi, Eski Afyon Caddesi üzerindeki Taş Medrese’nin bitişiğindedir. Mescid medresenin kuzey duvarının batı ucuna inşa edilmiştir.
Kitabe
Mescide ait bir kitabe bulunamamıştır.
Malzeme ve Teknik
Tuğla, moloz taş ve devşirme malzeme kullanılmıştır.
Plan Özellikleri
Kare planlı, tek kubbeli bir yapı olup, batı cephede iki bölümlü son cemaat yeri ve kuzeybatı köşesinde yer alan minareden oluşur. Mescidin batı kanadındaki iki bölmeli son cemaat yerinden mescide geçilir. Kuzey uçtaki açıklıktan geçilen harim kare planlı olup duvarları sıvalı ve badanalıdır. Mescidin güney duvarı medrese ile ortak kullanılmış, ancak buradan harime geçiş veren bir açıklık bulunmamaktadır. Doğu duvarın alt bölümünde bir pencere açıklığı yer alırken, kuzey duvarındaki tek pencere açıklığı duvarın üst kesimindedir. Üç açıklıklı batı duvarında iki pencere, bir giriş bulunur. Son yıllarda harimin kuzey kanadına, demir kirişle taşınan ahşap mahfil inşa edilmiştir. Güney duvarın ortasında bulunan mihrabın özelliği yoktur. Mihrap yağlıboya ile boyalıdır.
Üzeri kubbe ile örtülü mekânda kubbeye geçişler üçgen dilimli tromplarla sağlanır. Geçişler ve kubbe sıvalı olmadığı için tuğla malzeme görülmektedir. Son cemaat yerinin kuzeyinde minare kürsüsü, güneyinde de medrese duvarı sınırlar. Bugün sıvalı olan bu bölümün cephesinin önceleri tuğla ve sırlı tuğlalar ile yapılmış bezemelerle süslü olduğu bilinmektedir. Son cemaat yerinin güney duvarında, türbe eyvanına açılan düz atkılı giriş açıklığı bulunmakta iken onarımlar sırasında burası da kapatılmıştır[11].
Son cemaat yeri, ortadaki sütundan harim duvarına uzanan sivri bir kemer ile iki bölüme ayrılmış ve her bölüm tonozla örtülmüştür. Harimden son cemaat yerine açılan üç açıklık bulunmaktadır. Bunlardan ikisi üst üste yerleştirilmiş pencere açıklıklarıdır. Sivri kemerli tonoz ile örtülü bölümüne açılan bu pencerelerden alttaki düz atkılı, üstteki ise sivri kemerlidir. Üçüncü açıklık kuzey uçtaki giriş açıklığıdır. Düz atkılı ve mermer söveli bu girişten harime geçilirken, bu girişin sol duvarı üzerinde minarenin girişi yer alır. Mescidin saçak hizasına kadar yükselen minarede, kare kesitli kürsüsünün alt bölümü devşirme mermer bloklarla; üst bölümü ise tuğla ile inşa edilmiştir. Kürsüden direkt silindir gövdeli, tuğla örgülü gövdeye geçilir. Tuğla ve çini süslemeli minarede iki şerefe bulunmaktadır. Petek kısmının sonradan inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Süsleme Kompozisyonu
Bugün sadece harimin kuzeybatı köşesinde yer alan minarenin tuğla döşeli gövdesinde süslemeler bulunmaktadır. Minare gövdesinde bulunan süslemeler tuğla, sırlı tuğla ve çini mozaikten oluşmaktadır. Gövdenin başlangıcından ikinci şerefe altına kadar devam eden bu süslemeler yedi ayrı süsleme kuşağı oluşturur. Birinci kuşakta, yatay tuğla aralarına dikey yerleştirilmiş firuze sırlı yarım tuğlalar, birbirlerine paralel eğimli hatlar meydana getirirler. Bugün harap durumda olan ikinci kuşakta siyah ve firuze renkli çiniler olduğu anlaşılmaktadır. Hemen bunun üzerinde olup birinci şerefeye kadar devam eden kuşakta, yatay tuğla sıralarının aralarına firuze sırlı yarım tuğlaların yerleştirilmesiyle oluşturulmuş ağ motifi yer alır.
Şerefe altındaki dar kuşakta siyah ve firuze renklerin hâkim olduğu geometrik örnekli çini mozaik bulunur. Birinci şerefenin üzerindeki beşinci kuşakta normal tuğla örgü şeklinde düzenlenmiştir.
Altıncı kuşak süslemesi, birinci kuşağın benzeridir. Ancak, bu kez yatay tuğla sıraları arasındaki firuze sırlı yarım tuğlalar yatay şekilde yerleştirilmiştir. Son kuşakta, firuze sırlı kare kesitli aşağıdan yukarıya doğru aralarında baklava şekilli alanlar bırakarak zikzaklar meydana getirmiş ve arada kalan baklava alanlara da yatay yerleştirilmiş firuze sırlı yarım tuğlalar ile birer baklava örneği yerleştirilmiştir.
Yapı hakkında bilgi veren kaynaklarda, minarenin yanı sıra, son cemaat yeri cephesinde, harimin batı duvarındaki sivri kemerli pencerenin dış cephesi ile kubbede, tuğla ve çinilerle yapılmış süslemelerden söz edilmektedir[12]
Değerlendirme
Tek kubbeli ve iki bölümlü son cemaat yeri Konya mescitlerini hatırlatmaktadır. Giriş yönünün kıble ekseninde olmamasıyla da benzerlik birbirini tamamlamaktadır. Medrese ile bitişik inşa edilen mescit, batı cephesinde geniş bir cephe tasarımı oluşturur. Bu düşey hat, kuzey uçtaki iki şerefeli minareyle dengeli bir dikeylik oluşturur. Minaredeki iki şerefe Konya’daki İnce Minareli Medrese’nin öncüsüdür. Osmanlı döneminde de iki şerefe hatta daha gelişmiş olan üç şerefe örneğininde başlangıç yapısı sayılabilir.
TAHİR İLE ZÜHRE MESCİDİ
İnşa Tarihi
|
Bani/ Baniler
|
Mimar/ Ustalar
|
13.yy'da yapıldığı düşünülmektedir.
|
Yapıda mimarı, banisi ve yapım
tarihi ile ilgili bilgi veren bir kitabe bulunmamaktadır.
|
-
|
Konum
Bey Hekim Mahallesi’nde Kapı Çeşmesi’nin güney doğusundaki Çukur Meydandadır.
Kitabe
Yapıda mimarı, banisi ve yapım tarihi ile ilgili bilgi veren bir kitabe bulunmamaktadır.
Malzeme ve Teknik
Taş ve tuğla kullanılmıştır.
Plan ve Özellikleri
Kareye yakın dikdörtgen planlı, tek kubbeli bir mescittir. Mescidin asıl kapısı doğuya açılır. Bu kapı tuğla mozaiklerle süslü ve küçüktür. Buradan önce çapraz kubbeli bir dehlize, sonra da bir kapı ile mescide geçilir. Dehlizden yanındaki türbeye bir pencere açılır. Mescidin kandil yerinde siyah ve mavi çinilerden yapılmış göbek vardır. Burada da alçı istalaktitli bir mihrapçık yer alır. Bu son cemaat yerinden mescide açılan kapı sonradan kapatılmıştır. İbadet mekânındaki istalaktitli mihrap çok güzeldir. Mavi ve üzerlerinde mor çiniler kullanılmıştır. Tuğla kubbede, tuğlaların zikzak diziminden bir şekil ortaya çıkmıştır. İçerisi pencereler ile aydınlanır
Süsleme Kompozisyonu
Giriş kapısı zengin mukarnas frizleri ile bezenmiştir. Günümüze gelen izlerden firuze, lacivert, mor çini mozaiklerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Dış cephesi son derece sadedir. Mescidin alt kısımları düzensiz taşlarla, üstleri ve kubbesi tuğla ile yapılmıştır. Mescidin önceleri çinilerle süslü olduğu bilinmektedir.
Günümüzde çini süslerin izlerini mihrapta, kubbede ve son cemaat yerini örten tonozda görmek mümkündür. Çini haricinde iç mekânda kubbede ve son cemaat yerindeki tonozda tuğlaların farklı dizilimi ile çeşitli kompozisyonlar oluşturulmuştur[14].
Değerlendirme
Klasik Anadolu Selçuklu mescitlerinin taşıdığı özelliklere sahip olan Tahir ile Zühre Mescidi, tuğla ve çini malzemenin kullanımı için önemli bir örnek özelliğini göstermektedir. Özellikle de kubbenin merkezinde yer alan mozaik çini ile yazılan dört halife ve Hz. Peygamberin isimleri çok sık görülen düzenlemeler değildir[15]. Bu yönü ile yapı, Anadolu Selçuklu mimarisi içinde önemli bir yere sahiptir.
BEY HEKİM MESCİDİ
İnşa Tarihi
|
Bani/ Baniler
|
Mimar/ Ustalar
|
13.yy'da yapıldığı düşünülmektedir.
|
Banisi, Hakim Beki yani
Reis-ül-etibba anlamındaki Beyi Hekim büyük Selçuklu doktoru Ekmel-üd-din’dir.
|
-
|
Konum
Alaaddin Tepesi’nin batı tarafında ve kendi adını verdiği mahallededir. Beyhekim Mescidi, eski kaynaklarda Begi Hekim olarak da adlandırılmıştır.
Kitabe
Yapıya ait kitabe bulunmamaktadır. Banisi, Hakim Beki yani Reis-ül-etibba anlamındaki Beyi Hekim büyük Selçuklu doktoru Ekmel-üd-din’dir[16].
Malzeme ve Teknik
Cepheler tamamen kırmızı iri kesme taşlarla örülüdür. Kubbede tuğla kullanılmıştır.
Plan ve Özellikleri
Son cemaat yeri doğu cephesinde olup, tek kubbeli kare planlı bir mescittir. Mescidin mermer söveli cümle kapısından küçük bir dehlize girilir. Kapının sağında ve solunda mermer çerçeveli birer pencere dışarı açılır. Bu bölümün sağında mescidin kurucusu olan Ekmel-üd-din (Beyhekim)’in türbesi ve sol tarafta da muhtemelen türbedara ya da mescit görevlilerine ait olduğu düşünülen bir oda bulunmaktadır. Türbe ve görevli odasından mescide birer pencere açılır. Burası tonozlu kubbelerle örtülü idi. Türbenin hiçbir yerinde banisi ve yapımıyla ilgili bir bilgi mevcut değildir. Bu bölümden bir kapıyla tek kubbeli mescide geçilir. Mescidin kubbesi tuğla örgülüdür. Kubbenin başlangıç noktalarındaki pencereler sonradan açılmıştır. Kubbenin üzerinde tuğla süslemeler ve içinde kandil askılığında renkli mozaikler vardır. Mescidin mihrabı bugün bulunması gereken yerde olmayıp 1899 yılında Avrupa’ya götürülmüştür. Burası sıva ile kaplıdır[17].
Süsleme Kompozisyonu
Mozaik Çinili mihrap Doğu Berlin’de Staatliche Museen’dedir. Mihrabın söve ve alınlığında Kur’an-ı Kerim’den Tövbe Suresi’nin 18. Bakara Suresi’nin 255 ve Ankebut Suresi’nin 45. ayetleri yazılıdır. Ayrıca mihrap nişinde de bir hadis yazılıdır. Mescide ait ahşap kapı kanatları ve pencere kanatları bugün Konya Müzesi’nde sergilenmektedir[18].Türbe kapısı ile karşısındaki oda kapısının yanları ve üstleri çini süslemeliydi. Günümüzde yurtdışında bulunan mihrap mozaik çini süslemeli olup, kapı ve pencere kapakları oyma tekniğinde ahşap süslemeye sahiptir.
Değerlendirme
Konya’daki bazı mescitler gibi kare planlı, tek kubbeli yapının hazırlık mekânı yapının kıble yönünde olmayıp doğu cephesinde yer almaktadır. Türbenin hazırlık mekânında bulunması bazı Selçuklu mescitleriyle benzeşmektedir. Küçük ölçüde tasarlanan mescidin çini mozaik süslü mihrabı diğer çini süslemeleri ve ahşap oyma tekniğinde yapılan pencere ve kapı kanatları üzerinde durulması gereken örneklerdir.
MESUT ÇELİK


[1] Oktay Aslanapa, a.g.e.
s.55
[2] Rabia Özakın, “Konya’da
Tek Kubbeli Selçuklu Mescitleri Tarihsel Gelişimi, Mimari Özellikleri”, VII. Milli Selçuklu Kültür ve Medeniyeti
Semineri, s.269–288
[3] İ.Hakkı Konyalı, a.g.e. s.78
[4] Azize Aktaş, Konyada’ki
Anadolu Selçuklu dönemi Yapılarında Malzeme ve Teknik, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Hacettepe Üni. Sos. Bilm. Ens. Ankara,1988. s.113
[5] Oktay Aslanapa a.g.e.
s.55. Rabia Özakın, a.g.e. s.269–288
[6] İ.Hakkı Konyalı, a.g.e.
s.223
[7] Ömür Bakırer, Onüçüncü ve Ondördüncü Yüzyıllarda Anadolu
Mihrabları, Türk Tarik Kurumu, Ankara, 1976. s.56
[8] Oluş Arık, a.g.e. s.56
[9] Oluş Arık, a.g.e. aynı sayfa
[10] Oluş Arık, a.g.e. s.58
[11] Rabia Özakın, a.g.e.
s.269-288
[12] Yekta Demiralp, a.g.e. s.58
[13] Rabia Özakın, a.g.e.
s.269–288
[14] Oluş Arık, a.g.e. s.155
[15] Azize Aktaş, a.g.e. s.78
[16] İ.Hakkı Konyalı, a.g.e. s. 125
[17] Zekeriya Şimşir, a.g.e. s.234
[18] Zekeriya Şimşir, a.g.e. s.235