TARİHSEL SÜREÇ İÇERİSİNDE İZMİR'DEKİ TARİHİ YAPILAR / IN THE HISTORICAL PROCESS HISTORICAL PLACES IN İZMİR


Fotoğrafların görsel dili ve anlatım gücü, belgelere dayalı tahminlerin çok ötesinde, birebir tespitler yapma olanağı verdiğinden, kent tarihleri açısından tartışılmaz bir değer taşımaktadırlar.

Günümüzde Konak meydanı, Kordon boyu, Pasaport, Karşıyaka gibi yerlerin 19.yy başlarındaki görünümü ile bugünkü hali arasında kavranması zor bir değişim görülmektedir. Önemli tarihsel olaylara tanıklık etmiş çeşitli İzmir yapıları, bilinçsizlik veya bazı çıkarlar uğruna korunamayıp, günümüze ulaşamamıştır. Bizler de İzmir’i İzmir yapan bu yapıları ancak siyah-beyaz resimlerden görebilmekte ve öğrenebilmekteyiz.

İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Binası

1891 den 1919'a kadar İzmir ticaret borsası olarak işlevini sürdüren bu bina işgalden sonra 1921 de yunan milli bankası olmuştur. 1922’den sonra da İzmir merkez postane ve paket postanesi olarak işlev kazanmıştır.Yapı, üst kesiminde bulunan kulenin restorasyon sırasında kaldırılması dışında, genel anlamda aslına uygun olarak yenilenmiştir.



 

Hükümet Konağı
1872 yılında yeniden yapılan bina, Hükümet konağı olarak kullanılmasından önce Katipzade(Katipoğlu) veya voyvoda konağı olarak bilinmektedir. Yan tarafında 1886 yılında öğrenime başlayan İzmir idadisi bulunmakta. 1919-22 yılları arasında Yunan işgal komiserliği olarak kullanılmış ancak günümüzde yoktur. 1970 yılında hükümet konağında yangın çıkmasıyla birlikte idadi de yanmıştır. Daha sonra tekrardan onarılıyor hükümet konağı. Ancak bu lise, restorasyon çalışmalarına dahil edilmiyor ve anıları da böylece yok oluyor.

























































Gümrük Depoları ve Konak Pier
Gümrük depoları inşa edilmeden evvel sahil kesimi düzensiz bir görünüme sahiptir. 1832 yılında İzmir’e gelen Fransız seyyah Charles Texier İzmir’e acilen gümrük depoları ve rıhtım yapılması gerektiğini böylece bir çöplük gibi gözüken sahilin temizleneceğini söylemektedir. 1857 de çalışmalara başlanmıştır bu yeni rıhtımın. Bu depolar Efrenç yani Fransız gümrüğü diye de bilinen yapılardır. Ve İzmir ticaretinin kalbi burada atmaktadır. Depolar yenilenme sürecinde ilk önce balık hali, otopark ve son olarak da alışveriş merkezi olmuştur.











Gureba Hastanesi-Konak Kadın Doğum Hastanesi
İlk adı Gureba-yı Müslimin (Müslüman hastanesi) daha sonra adı memleket hastanesi olarak değiştiriliyor. Cumhuriyet döneminde İzmir devlet hastanesi ve günümüzde de kadın doğum hastanesi olarak adı değiştiriliyor. Yapılan restorasyonlarda aslına uygun olarak korunduğu belirtilmiştir.








Pasaport İskelesi
1889 da inşa edilmiştir bu yapı. İlk işlevi pasaport kontrol dür. Ancak aynı binada liman idare ofisi, Osmanlı telgraf hanesi, liman kaptanlığı, sağlık büroları ve liman fener işletmeleri bulunuyordu.


 Pasaport iskelesi, restorasyon dışında 1900’lü yıllarda kısmen de olsa bir bölümünü yitirmiştir.

Günümüzde eski halinden tamamen farklı bir görünüme sahip olan pasaport iskele de, binanın pencerelerindeki formlarda oldukça değişikliğe uğramıştır. 

Sarı Kışla
Yeniçeri Ocağının kaldırılması, yeni bir ordunun süratle kurulmasını gerekli kılmıştı. Kurulan ordunun adı Asakir-i Mansure-i Muhammediye idi. Avrupa usulünde kurulan ordu, tümen, tabur ve bölükler olarak örgütlenmiş, neferlere ceket ve pantolondan oluşan üniformalar giydirilirken, tüfek ve kılıçlar verilmiş, başlık olarak da fes giymişlerdi. 


Yeni ordunun, talimli olacağından düzenli kışlalarda barınmaları ve kışla içindeki talimhanelerde talim yapmaları gerekliydi. Seraskerlik, yeni ordu için kışlalar yapılmasını emretmişti. İmparatorluğun en önemli ticaret merkezi olan İzmir’in güvenliğinin sağlanması için acilen bir kışla yapılması ön görülmüştü. İstanbul’daki Hendeshane-i Hümayun mimarlarından Mahmut Efendi İzmir için bir kışla planı hazırlamış, 1826 Eylülünde İzmir Muhafızı Hasan Paşa inşaat için görevlendirmişti.

























Sarı kışla’nın inşasında Kadifekale’den getirilen taşlar kullanılmıştır. 1829 yılında inşası tamamlanan ve deniz kıyısında ve hatta bir kısmı denizin doldurulmasıyla elde edilen arazide inşa edilen kışla, kentin siluetini değiştirmiş ve İzmir’e ayrı bir hava katmış, sakinlerine güven vermişti. Taşlarının renginden ötürü Sarı Kışla adıyla anılan bu bina, batılılaşmanın simgesini yansıtan ilk kamusal yapıydı. Yıkıldığı 1955 yılına kadar pek çok tarihsel olaya tanıklık etmiştir. Yıkımından sonra bodrumlarda saklanan yüzbinlerce fare İzmir’i istila etmiş, temizlenmesi ancak 2 yılı bulmuştur. Önemli bir yapı olduğu için, Yıkılıp yeniden inşa edilmesi gündeme gelmiştir ancak daha sonra yıkımına karar verilmiştir.





Hapishane
Önemli bir hapishanedir. Önemli idamlara ve askeri kaçaklara ev sahipliği yapmıştır. 1800 sonlarıdır inşa tarihi. Tarihe tanıklık etmiştir. Yunan işgali sırasında da kullanılmıştır. Avrupa’da ki pek çok hapisane bugün müze halindedir. Çünkü önemli bir turizm geliri de sağlamaktadır müze haline gelen hapisaneler. Örneğin; Alcatraz (1861), Güney Afrika, Avustralya, İngiltere, Japonya da ki bulunan hapisanelerin çoğu müze işleviyle kullanılmaktadır. Ama bu hapisane günümüzde belediyenin otoparkı olarak kullanılmaktadır.


























Aya Fotini Kilisesi Çan Kulesi
İlk önce Rum Ortodoks metropolitan kilisesiydi. Hem İzmir halkı hem de yunanlılar, yani Müslümanlar ve Ortodokslar için oldukça önemliydi. Kentin en uzun yapısı olan bu kule 1793 yılında yapılmıştır. 33 metreydi uzunluğu. Bu metreyle Hz. İsa’nın öldüğü yaşa vurgu yapılmak istenmiştir. Bu kilise İzmir ve çevresinin Yunanistan’a bağlanmasını isteyen bazı hareketlerde önemli rol oynamıştır.




İtalyan Kız Lisesi
II. Kordon'un genişletilmesi sırasında yıkılmıştır. Şimdiki 9 Eylül rektörlük binasının bulunduğu yerdedir. 1800'lerin sonunda inşa edilmiştir. Osmanlının tanıdığı haklar neticesinde her cemaat kendi çocuklarını kendi inanç ve gelenekleri doğrultusunda eğitme hakkına sahipti. Bu amaçla İtalyanların yaptığı bir okuldur. Yangından sağlam kurtulmuştur ancak daha sonra yıkılmıştır. 

Karşıyaka Yalıları
Bu ev Durmuş Yaşar-Alioti köşkünün yanında yer alıyordu. İplikçizade İsmail beye ait bir evdir. Önemli tarihsel olaylara tanıklık etmiş bir yapıdır. İşgal sırasında Yunan kralı Konstantin tarafından ikametgah olarak kullanılmıştır. Yunanlıları denize döktüğümüz günün gecesi ve sonrasında ise Atatürk kalmıştır bu evde. Hatta 1925 yılında İzmir Türk ocağında yaptığı bir konuşmada, “ Arkadaşlar, bütün hayatımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır ki; O da ordumuzun İzmir’e girdiği günün ertesi (10 eylül 1922) burada geçirdiğim gecedir” diyerek Karşıyaka’da geçirdiği bu geceyi ve evi anmıştır. Ancak tarihsel olaylara tanıklık etmiş bu eve sahip çıkılamamıştır. Oysa Atatürk’ün elinin değdiği her yer korunmalıdır. 



























Kardıçhalı Han
Dönemin özelliği olarak (Mimar Kemalettin) bu cadde genelinde hemen her yapıda Fransız mimarisin esintileri görülmektedir.

























OTELLER
İzmir bir turizm kentidir. Bu yüzden her türlü turizm için getiriye açık olmalıdır. Oteller bir sürü anıyı barındıran yapılardır. Hele ki bir savaş ve işgal yaşamış olan buradaki oteller tamamen daha ayrı bir yere konulmalıdır. Ancak eskiden önemli tarihsel olaylara tanıklık etmiş oteller yenilenme sürecine tabi tutulmadan yıkılmışlar ve sahip oldukları anıları da beraberinde götürmüşlerdir.


Avrupa’da yüzlerce yıllık oteller ilk günkü gibi korunmuştur onca savaş felaket yaşamalarına rağmen. Ayrıca buradaki oteller, işgal sırasında önemli gizli kararların alındığı oteller olarak da bilinmektedirler. Ancak yangında hasar görmüşlerdir. Fakat yenilenmek yerine yıkma yoluna gidilmiştir. Şimdi günümüzde olsalar bambaşka bir görüntüde olabilirdi Kordon ve Pasaport. Kreamer ve Huck otelleri Avrupai tarzdaki mimarileri ve sundukları sosyal hizmetlerle zengin kısma hitap etmekteydi. İzmir’in sosyal hayatına renk ve zenginlik katıyorlardı.