İzmir bulunduğu konum itibariyle dinlerin kavşak noktası haline
gelmiştir. Şehrin Türklerin eline geçmesiyle birlikte, gayri Müslimler şehirden
ayrılmamış, yaşamlarına devam etmiştir. Şehirde Türklerden hariç, Ermeniler,
Rumlar ve Yahudiler yaşamaktadırlar. Gayri Müslimlerin de şehirde imar
çalışmaları göze çarpmaktadır. Bugün günümüze ulaşmış kiliseler, sinagoglar ve
havralar bulunmaktadır, günümüze ulaşamayan dini yapılarda 1922’de çıkan yangın
nedeniyle yok olmuşlardır. Müslümanların yaşadığı bölgede yoğunlaşan camiler
bugün Kemeraltı bölgesi olarak adlandırılan yerde yoğunlaşmıştır. Çoğu birçok mekândan
oluşan yapılar birliğinden oluşmaktadır.
Camiler
1597–1598 yılları arasında Molla
Yakup tarafından yaptırılan merkezi bir plan şemasına sahip olan
Hisar Camii, enine dikdörtgen planlıdır ve önünde üzeri kubbeyle örtülü yedi
gözlü son cemaat yeri ile, caminin kuzeybatı köşesindeki minare kuzeydeki avlu
içinde üç çeşme, kütüphane, muvakkithane ve avlu dışındaki şadırvandan oluşan
kompleks bir yapıdır[1] .
Evliya Çelebi’nin bahsettiği kitabeye göre, 1046 H./1636–37 M. tarihinde
Bıyıklıoğlu Mahmut tarafından Şadırvanaltı Camii, fevkani bir kuruluşta inşa
edilmiş olup, çeşme, şadırvan, kütüphane, muvakkithane ve altında kapalı çarşı
şeklinde yer alan dükkanlarla birlikte kompleks bir yapı oluşturur[2]. Kare
planlı harim mekanını sekizgen kasnak üzerinde yükselen merkezi bir kubbe
örtmektedir. Merkezi kubbeye geçişler tromplarla sağlanmıştır ve merkezi
kubbeyi U şeklinde çeviren bir mahfil katı bulunur.
Kemeraltı Camii, Vakfiye kayıtlarına göre cami 1671 tarihinde ayandan
Yusuf Çavuşzade Ahmet Ağa tarafından yaptırılmış olup fevkani kuruluşta ve
yanında dört odalı bir medrese ile müezzin odalarına sahiptir[3]. Sebil,
çeşme, kütüphane gibi birimleri bünyesinde toplayan kompleks bir yapıdır. Cami,
boyuna dikdörtgen planlı olup, mihrap önünde sekizgen bir kasnağa oturan büyük
bir kubbe ile camiye onarım sırasında eklendiği belirtilen iki sahınlı harimden
meydana gelir.
Kestanepazarı Camii, vakfiye
kayıtlarına göre Baruthane-i Amire Nazırı Eminzade Hacı Ahmet Ağa tarafından
Kızıl İbrahim Mescidi yerinde yeniden yapılmıştır. Camii, bugünkü görünümünü
19.yy ortalarında geçirdiği büyük bir yangın sonucu yeniden inşa edilerek
almıştır[4].
Fevkani bir kuruluşta inşa edilmiş olan camii, alt katında dükkan ve depolar,
avlunun batısında kuran kursuna ait iki bina ve avlu dışında yapıdan bağımsız
bir şadırvanın yer aldığı birimlerden oluşur. Yüksek bir platformda inşa edilen
merkezi haç planlı kilise şemasına sahip camide kare planlı harim, dokuz
üniteye ayrılmıştır.
Yalı Camii, medrese olarak inşa ettirilmiş. 20.yy başında medrese
yıkılmış 1917 yılında İzmir Valisi Rahmi Bey tadilat ettirilmiş. I. Ulusal
Mimarlık modasından etkilenmiştir[5]. Tek
kubbeyle örtülü, sekizgen planlı bir harim sahiptir. Sekizgen köşelerin kuzey
bölümünde minare yer almaktadır.
Kiliseler ve Sinagoglar
1630 yılında İzmir Piskoposu; St. Polycarp’a ithaf edilen St.Policarp
Kilisesi, 1680, 1775’te onarım geçirmiştir. Üç nefli bazilikal kurguya ibadet
mekânı bulunmaktadır. Bema kesimi kubbelidir. Batı cephesinin güney ucunda
sekizgen gövdeli çan kulesi dikkat çeker. Santa Maria Katolik
Kilisesi, 1689 yılında inşa edilmiştir[6]. Kilise
doğu-batı doğrultusunda tek nefli bazilikal plana sahiptir. Doğuda üç birimli
nartex, batıda sekiz dilimli ve fenere sahip kubbe ile örtülü bema
bulunmaktadır. Üzeri beşik çatı ile örtülüdür 1625 yılında İngilizler
ve Levant şirketinde çalışanlar için inşa edilen St. John Kilisesi, 1896
yılında Cebelitarık Piskoposluğuna bağlanmıştır[7]. Tek
nefli bazilikal kurguya sahiptir.
Signora Sinagogu 16.yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülen fakat yapı
hakkında fazla bilgiye ulaşamamıştır. 1841’de yangında harap olmuş, Yeruşalmi
ailesi tarafından onarılmıştır (Resim 10). Şalom Sinagogu, 1610 yılında inşa
edilmiştir[8]. Yapıya
küçük bir bahçeden girilmektedir. İlk yapıldığı yıllarda merkezi planlı olarak
inşa edilen bu yapı daha sonraki yıllarda merkezi planı kilise tarzı planlama
olan lineer plan şemasına dönüştürülmüştür. Zemin ve tavan döşemeleri ahşap
olup, yapının çatısı ahşap bir yapıdır..
[1]Ziyaeddin Bilgin, “Kemeraltı’nda
Mimarlık”,Ege Mimarlık, İzmir, 1992 s.28–54.
[2]Muhammed Bilgen, İzmir Şadırvan Camii Şadırvan Süslemelerinin
Restorasyon Projesi, Yüksek Lisans tezi, Dokuz Eylül üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, İzmir, 2005,
s.44
[3]İnci Kuyulu, “İzmir’de Osmanlı Dönemi Yapıları”, XIII. Türk tarih Kongresi, Ankara, 2002, s.1187
[4] Ahmet Çobanoğlu, Kestanepazarı
Cami, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara, 2002, cilt:25, 312–313.
[5] Kuyulu, a.g.e. s.1188
[6] Kuyulu, a.g.e. aynı yer
[7] Kuyulu, a.g.e. aynı yer
[8] Kuyulu, a.g.e. s.1190