Hanlar
Anadolu’da Osmanlı İmparatorluğu döneminde ticaret yolları üzerindeki
menzil kervansaraylarının yanı sıra şehir içlerinde de hanların yapıldığı
bilinmektedir[1]. “Şehir hanı” ya da
“şehir-içi hanı” şeklinde adlandırılan bu yapılar, menzil hanlarından farklı
olarak kervanların yol gereksinmelerine yönelik değildir. Ayrıca bunlar plan
bakımından da diğerlerinden ayrılır.
Çoğunlukla revaklı bir avlunun dört yanına dizilmiş, bir veya çok katlı
düzen içerisinde tüccarlara mahsus odalar, depolar ve ahırlardan oluşan bu
binaların avlularında bir şadırvan, kimi zamanda Anadolu Selçuklu
kervansaraylarını hatırlatan köşk-mescit bulunabilmektedir. İzmir’de bulunan
şehir-içi hanları avlulu hanlar ve avlusuz hanlar olma üzere iki ana grupta
toplanmaktadır.
Avlulu hanlar genel bir anlatımla simetrik veya asimetrik planlı
avlu/avluları çevreleyen mekânlardan oluşmaktadır. Avlu cepheleri tek katlı
olabildiği gibi çok katlı olan hanlarda bulunmaktadır. Revaklı ya da revaksız olabilmektedir. Bir katlı avlulu hanlara XVII. Yüzyılın ilk
yarısında inşa edilen Sulu Han’ı örnek verebiliriz. Aslında tek katlı olup, giriş cepheleri iki
katlı inşa edilen, bu nedenle bir katlı hanların bir çeşit düzenlemesi olarak
karşımıza çıkan Girit Hanı(XVIII. Yüzyıl) ve Arap Hanı (XIX. Yüzyıl ikinci
yarısı) kısmen iki katlı avlulu hanlar grubuna girmektedir. 1744 yılında inşa edilen Kızlarağası Hanı,
iki katlı ve avlulu bir plana sahiptir[2].
Avlusuz hanlar, iki başlık altında toplanabilir. Bağımsız hanlar ve
Arasta benzeri plana sahip hanlar şeklinde; bir koridor ile bu koridorun iki
yanına sıralanan mekânlardan oluşan dikdörtgen planlı eserlerdir. Bu grup
planın; Esir Hanı( XVIII. yüzyıl sonu), Abdurrahman Hanı (1802), Çakaloğlu Hanı
(1805), Musevit Hanı (XIX. yüzyıl başı), Cambaz Hanı (XIX. yüzyıl ikinci
yarısı) uygulandığını görmekteyiz[3].
Bağımsız hanlar olarak adlandırılan plan türünde hanlar, günümüze
ulaşamamıştır.
Hamamlar
İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ndeki eski eser fişlerinde, İzmir merkezde
kayıtlı bulunan hamamlar; Kıllıoğlu Hacı İbrahim Vakfı Hamamı, Saçmacı Hamamı,
İstanköy Hamamı, Basmane Hamamı, Yeşildirek Hamamı, Karakadı Hamamı, Çivici
Hamamı ve Müftü Hamamı’dır.
Çukur Hamam, Karakadı Hamam, Basmane Hamamı, İstanköy Hamamı, Çivici
Hamamı, Yeşildirek Hamamı’nın XVII. yüzyılda veya yakın bir tarihte inşa
edildiği kaynaklarda belirtilmektedir[4].
Semavi Eyice’nin hamamlar hakkında
yaptığı çalışmadan esinlenerek İzmir Hamamları’nı; “Sıcaklığı Tek Mekândan
Oluşan, Halvet Hücresi Olmayan Hamamlar”, “Kare Bir Sıcaklık Etrafında
Sıralanan Halvet Hücreli Hamamlar”, “Dikdörtgen Şekilli Sıcaklığa Sahip, Çifte
Halvetli Hamamlar” ve “Orta Kubbeli, Dört Eyvanlı, Köşe Halvetli Hamamlar
olarak sıralayabiliriz[5].
Hamamlarda genel olarak inşa
malzemesi kabayonu taştır. Ancak tuğla kırıklarıyla beslenmiş kabayonu taş
malzemenin kullanıldığı örnekte bulunmaktadır.(Namazgâh Hamamı)
Mimari unsur ayrıntılarına bakacak olursak, soyunmalık kısmı kâgir bir
kubbe ile örtülmüş veya ortası fenerli ahşap bir tavanla örtülmüştür. (Basmane
Hamamı, Çivici Hamamı). Soyunmalık ve sıcaklık bölümleri arasında geçiş mekânı
olan ılık, farklı şemalarda inşa edilebilmektedir. Çukur Hamam’da kare planlı
ılıklık çapraz tonoz ile örtülüdür. Tevfik Paşa Hamamı’nda ise kare planlı
ılıklık aynalı manastır tonozuyla örtülmüştür.
Ali Bey ve Karakadı hamamlarında örtünün kubbe olduğu göze çarpmaktadır.
Hamamlarda önemli mekânlardan biri
olan sıcaklık bölümü çok çeşitli şekillerde inşa edilebilmektedir. İzmir
Hamamları’nda genel olarak karşımıza çıkan sıcaklık mekân şeması, kara planlı
ve kubbelidir. (Basmane, Karakadı, Çivici, Saçmacı Hamamları). Halvet hücreleri
Ali Bey, Tevfik Paşa, Karakadı, Namazgâh ve Yeşildirek Hamamı’nda
bulunmaktadır. Eş büyüklükte olan havle hücreleri, aynalı manastır tonozuyla
örtülmüştür.
İzmir Hamamlarının bazılarında
soyunmalık mekânları, Batılılaşma Dönemi özellikleri gösteren alçı süslemelere
sahiptir. Saçmacı Hamamı’nda soyunmalık mekânının üst örtüsü, kalıplama tekniği
ile yapılmış alçı süslemelere sahiptir. İstanköy Hamamı’nda ise, soyunmalık
mekânına açılan yan mekânın tavan ve pencere alınlıklarında, yine kalıplama
tekniğiyle yapılmış alçı süslemeler yer almaktadır. Tevfik Paşa Hamamı’nın
soyunmalık mekânını örten fenerin merkezinde düzgün sekizgen içine alınmış
daire şekilli bir gül bezek bulunmaktadır.
Genel olarak mimari özelliklerini
belirtmeye çalıştığımız İzmir Hamam ile Anadolu’da inşa edilmiş olan mevcut
hamamlar arasında önemli bir fark bulunmamaktadır. Yaklaşık olarak XVII. yüzyıl
ile XX. yüzyıl arasında kalan zaman dilimine tarihlenen hamamlar, şehrin tarihi
eserleri arasında önemli bir yere sahiptir.
Çeşmeler ve Sebiller
İzmir’de çok sayıda çeşme ve sebil yaptırılmış ise de bunlardan çok azı
günümüze gelebilmiştir. Kurtuluş Savaşı sonrasında bu çeşmelerin bir kısmı
yanmış ve yıkılmıştır[6]. Günümüze
gelen çeşme ve sebillerin en önemlileri arasında XVIII. yüzyıla tarihlendirilen
Mirkelamoğlu Hanı Çeşmesi, h.1184 (1770–1771) tarihli Sinanzade Sebili
(Kemeraltı Sebili) ve XIX. yüzyılın sonlarına ait Salepçioğlu Çeşmesi
bulunmaktadır[7].
Kemeraltı’nda Mirkelamoğlu Hanı’nın avluya bakan kuzey cephesinde
bulunan bu çeşme, İzmir Vakıflar Müdürlüğü vakfiye defterlerinden öğrenildiğine
göre Müderris Mirkelamoğlu Mehmet Efendi tarafından 1784 yılında
yaptırılmıştır. XVIII. yüzyıl batılılaşma dönemi üslubunda olan bu çeşme
dikdörtgen planlı olup, ayna taşı stilize edilmiş kabartma çiçek motifleri ile
bezenmiştir.
Çakaloğlu Hanı Çeşmesi, Halimağa Çarşısı’nda (Kasap Hızır Mahallesi), 895
ve 861. sokaklar arasında bulunan Çakaloğlu Hanı’nın bitişiğinde, girişin doğu
ve batısında yer alan çeşme ve sebil kitabesinden öğrenildiğine göre h.1220
(1805–1806) tarihlerinde Hacı Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Mermer
kitabe sülüs yazı ile on kartuş içerisine alınmıştır[8].
Çeşme beyaz mermerden iki cepheli olup, iki yüzü sıvanmıştır. Cepheleri
ince bir işçilik göstermekte olup, bezemelidir. Çeşmenin üzeri panolarla kaplı
olup, bu panolar üzerinde XIX. yüzyılın bezemeleri, cami motifleri, yuvarlak
madalyon içerisinde yazı ve motiflere, perdelere ve vazodan çıkmış bitkisel
motiflere rastlanmaktadır. Üzeri çatı ile kaplı olan çeşmenin çevresini bir
korniş çevirmektedir. Bu kornişin köşelerine de boş yer kalmamacasına kıvrık
dallar vazodan çıkan çiçekler ile doldurulmuştur.
Anafartalar Caddesi ile 945.Sokak’ın kesiştiği köşede bulunan bu çeşme ve
sebil Osmanzade Seyit İbrahim Rahmi Efendi tarafından 1814 yılında
yaptırılmıştır. İzmir’in en bakımlı çeşmelerinden olan bu çeşmenin köşesindeki
sütunun dönmesinden ötürü de Dönertaş olarak isimlendirilmiştir[9].
Çeşme ve sebil dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmış, üzeri kubbe
ve alaturka kiremitle örtülmüştür. Sebile 945.Sokak’taki bir kapıdan girilmekte
ve her iki yönde de birer sebil penceresi bulunmaktadır. Sebilin iki penceresi
arasında, köşesinde bezemeli başlıklar ve yuvarlak bir mermer sütun
bulunmaktadır. Tümüyle mermer kaplı olan cephe bitkisel motiflerle, yazı
frizleri ile boş yer kalmamacasına bezenmiştir.
[1] Bozkurt Ersoy, İzmir Hanları, Ankara, 1991, s.5
[2] Ersoy, a.g.e. aynı sayfa
[3] Ersoy, a.g.e. s.133
[4] Harun Ürer, İzmir Hamamları, Ankara, 2002, s.5–10
[5] Semavi Eyice, “İznik’te
Büyük Hamam ve Osmanlı Devri Hamamları Hakkında Bir Deneme”, Tarih Dergisi, C.11, S.15, 1960,
s.99–120
[6] Raif Nesih, İzmir Tarihi I, İzmir, 1965, s.2
[7] Münir Aktepe, “İzmir
Suları Çeşme ve Sebilleri ile Şadırvanları Hakkında Bir Araştırma”, Tarih Dergisi s.25, s143
[8] Aktepe, a.g.e. aynı sayfa
[9] Aktepe, a.g.e. s.145
-->