OKUNMASI GEREKEN 5 KİTAP

Merhaba....
Sıkıntılı günler geçirdiğimiz şu zamanlarda sizler için bir okuma listesi hazırladık. Dünyayı etkisi altına alan SARS-COV'2 virüsünün bize yaşattıklarını bir nebze azaltmak, virüse maruz kalmamak için evde kalmanın önemini her geçen gün daha çok anlıyoruz... Evde verimli zaman geçirebilmek adına derlediğimiz kitaplar entellektüel birikiminize fayda sağlayacaktır. 

Bol okumalar
Mutlu, sağlıklı günler...




Ayasofya…
Hem herkese ait hem hiç kimsenin…
Bin 500 yıllık mabedin korosu ilk günkü gibi renkli ve İstanbullu. Bu dünya mirasını ayakta tutan sadece teknik öğeleri değil Bizans’ın ve Osmanlı’nın menkıbeleri aslında. Halkın hafızasında yaşayan Ayasofya renkleri, mozaiklerden mihraba, Ioustinianos’tan Fatih Sultan Mehmed’e birçok ismin, hayatın hâlâ değişmeyen dekoru aslında.

Bu, eski zaman ülkesi için şüphesiz çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Şimdi de sanat tarihi birikimiyle Dr. Sedat Bornovalı, modası geçmeyen yekpare bir ânın seslerini derliyor, yapıyı mimari paletle boyuyor. Elinizdeki kitap, efsanelerin imbiğinden geçmiş, gerçeğin vizöründen bir Ayasofya fotoğrafı gösteriyor. 

Bornovalı’nın rehberliğinde Tarihin En Uzun Şiiri’ne dokunacak, mısraların saltanatına bakacaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)



Kalabalık insan topluluklarının kısıtlı alanlarda bir arada yaşamasını mümkün kılan hizmetler nedir diye sorsak, “su tesisatı”ndan mutlaka söz etmemiz gerekir. Oysa temiz suyu evlerimize kadar ulaştırıp atıklarımızı tahliye eden sistemin modern yaşam için taşıdığı anlam genellikle gözardı edilir. 
MÖ 3000’de Harappalılar’ın inşa ettiği ilk su tesisatı sisteminden başlayıp Roma hamamlarına, Ortaçağ manastırlarına, saraylardaki tuvalet âdetlerinden kanalizasyon sisteminin var olmadığı Londra’nın zor zamanlarına uzanan ilginç örneklerle su tesisatının tarihini özetleyen W. Hodding Carter, günümüzde uygulanan yöntemleri, arıtma ve dönüştürme konusundaki araştırmaları, geliştirilen yeni ürünleri ve geleceğin muhtemel teknolojilerini renkli bir anlatımla okura sunuyor. 

Su tesisatı konusuna duyduğu ilgiden yola çıkan Carter’ın şahsi deneyimlerini ve gözlemlerini tarihsel bilgilerle harmanlayarak, temiz su, tuvalet ve çevre için güvenli kanalizasyon sistemlerinin insanlık için yarattığı farkı ortaya koyduğu Sifon, su tesisatı ve atık konusuna başka bir gözle bakmanızı sağlayacak ilginç ve öğretici bir çalışma.

(Tanıtım Bülteninden)



İstanbul, Bitmeyen Bir Aşk...

Emre Kongar, bu kitapta bizi kişisel tanıklık ve renkli anıları eşliğinde bir İstanbul yolculuğuna çıkarıyor.

Bu yolculukta İstanbul’un, başta Yahya Kemal Beyatlı olmak üzere, sanatçılarla ve kültürel etkinliklerle zenginleşen yakın tarihinin yanı sıra kentin bağrına 1950’lerden sonra saplanan hançerler de var. Cadde genişlemesi uğruna yıkılan yapılar… Yerleşim için katledilen yeşil alanlar bunlardan bazıları…

İstanbul’a ağıt mı yakmalı yoksa her şeye karşın umudu mu yeşertmeli? Bu sorunun yanıtı ve ufuk açıcı saptamalar Kongar’ın bu yapıtında…

(Tanıtım Bülteninden)



Kuzguncuk'un, tarihsel olarak farklı dinlere mensup insanların birlikte yaşadığı, nostaljik mahalle kültürünün hâlâ yaşanabildiği hoşgörülü bir semt olduğu düşünülür. Halbuki burada bir zamanlar yaşamış olan Rum, Ermeni ve Yahudi nüfus yirminci yüzyılın ortalarında semtlerinden sürüldü; arkalarında derin izler bırakarak...
Amy Mills, Kuzguncuk'ta yaptığı etnografi çalışmasında, sokak sokak, eski insanların bıraktığı bu izlerin peşine düşüyor, günümüzde burada yaşayanlar için bu izlerin ne anlama geldiğini araştırıyor. Kendi ifadesiyle "insanların millileşen bu şehirde nasıl yaşadıklarını ve Türkleştir-menin yarattığı etkinin ardından devletin ulus tahayyulunu anlamdirdiklarını" inceliyor. Yazar, hafızanın unuttukları ve hatırladıkları, Kuzguncuklu olmaya yüklenen anlam, kimin Kuzguncuklu olduğu ve kültürel hafızada yer etmiş hoşgörü temasının ifade ettikleri üzerinden kozmopolitizmin arkasına saklanan milliyetçiliğe dair bir tartışma yürütüyor.

Hafızanın Sokakları Kuzguncuk'un geçmişini, dönüşümlerini ve bugününü anlatırken, bir yandan da okuru İstanbul'un gayri Müslim geçmişinin hatırlanma pratiklerini gözden geçirmeye, bireysel ve kolektif hafıza yollarının nasıl örüldüğünü düşünmeye davet ediyor.

(Tanıtım Bülteninden) 



Modern kültür tarihinin kurucularından Hollandalı Johan Huizinga’nın 1919 tarihli kitabı Ortaçağın Sonbaharı, 14 ve 15. yüzyıl Fransa ve Hollanda’sının gündelik yaşamının, düşünce ve sanat dünyasının kapsamlı bir portresini çizerken ortaçağın en zekice analizlerden birini sunuyor.

Ortaçağın son dönemlerini sanatçıların, ilahiyatçıların, şairlerin, vakanüvislerin, prenslerin ve dönemin devlet adamlarının düşünce ve duyguları aracılığıyla inceleyen Huizinga, bu çalışmasında okuru ortaçağ yaşamının ihtişam ve sadeliğine, nezaket ve vahşiliğine, pastoral yaşam biçimine, acılarına, sanat ve gündelik yaşamına dair bilimsel olduğu kadar da edebi bir yolculuğa çıkarıyor.

“Yirminci yüzyılın en muhteşem ve en büyüleyici tarihi klasiklerinden biri.”

-Francis Haskell

“Yazıldığı dönem için çığır açıcı bir tarihi yorum.”

(Tanıtım Bülteninden)