DÜZ DOKUMA YAYGILARININ TANIMI VE TARİHÇESİ

    İki veya daha çok ipliğin birbiri arasından geçirilerek oluşturulan ortaya çıkardıkları ürüne dokuma denir. Dokuma işlemleri, gerek el ile gerekse makine yardımıyla yapılabilir. Dokumanın basit olarak dokunmasına bez veya bez ayağı dokuma adı verilir. Dokumalarda, yatay ipler atkı olarak, dikey iplerde çözgü olarak adlandırılır. Atkılar, çözgü arasından, altından, üstünden getirilerek dokuma oluşturulur. Desen atkılarla elde edilirse; atkı yüzlü dokumalar, çözgülerle birlikte elde edilirse; çözgü yüzlü dokuma adını alır. Anadolu’da iki veya daha fazla iple yapılan dokuma yaygısı, perde, örtü gibi amaçlarla kullanılan dokumalara da düz dokuma yaygı denilmektedir. Bu tür yaygılar kendi arasında; kilim, cicim, zili(sili), sumak gibi çeşitlilik gösterir. Halk arasında genellikle kullanılan isim kilimdir. Kilim kullanımı yanlıştır. Kilim; düz dokuma yaygılardan dokuma tekniğine verilen bir addır. Kendi içerisinde de farklı dokuma tekniklerine sahiptir.

    Türk düz dokuma yaygıları, genellikle geleneksel yaşantının devam ettiği yerlerde kendi kullanım için ürettikleri dokumalardır. Göçebe toplulukların genellikle hayvancılıkla uğraşması ve bu hayvanları otlatabilmek için farklı yerlere göçerler. Bu durum sonucunda ellerinde yoğun bir şekilde keçi kılı ve koyunyünü çıkmaktadır. Ortaya çıkan malzemeyi de çuvallar, elbiseler, yaygılar, minder ve yastık olarak işlemişlerdir. Yerleşik hayata geçildikten sonra da bu gelenekten kopulmamıştır. 

    Altay dağları eteklerinde Pazırık’ ta mezar odasını su basmasından dolayı donan ve günümüze ulaşan M.Ö. 5 yüzyıla tarihlendirilen S.İ. Rudenko tarafından bulunan halı, bilinen en eski bir halıdır. Aynı bölgede Başadar kurganında ve Moğolistan’a bağlı Noinula’da da atkı yüzlü dokuma ve atkı atlamalı dokuma türlerinde malzemeler bulunmuştur.

Fotoğraf 1. Pazırık Kurganında Ele Geçirilen Halı (St. Petersburg Hermitage Müzesi)

    Oğuzların Anadolu’ya gelmesinden daha öncesine ait Gordion’da (M.Ö. 7. yy.) Frigyalılara ait düz dokuma yaygılarına benzer dokunmuş, yün, keçi kılı, keten ve sumak parçaları bulunmuştur. Yine Gordion’da Megaron 3. de bir odanın zemininde dokuma parçaları ele geçirilmiştir. Ayrıca Anadolu kültürlerine ait yapılmış kazılarda yün eğirmek için iğ ve kirmanlara rastlanılmıştır.

    Aynı coğrafyada yer alan yakın Antik Mısır, Arap, Kopt, Yunan, Roma ve Bizans’ta benzer tekniklerle dokunmuş yaygılar bulunmuştur. 8. ve 9. yüzyıla ait Mısır Fustat’da bulunan ve günümüzde Metropolitan Müzesinde sergilenen atkı yüzlü dokuma parçaları da günümüz dokumalarıyla benzerlik göstermektedir(Fotoğraf 2).

Fotoğraf 2. Fustat’dan parça halı, 9.YY. New York, Metropolitan Museum of Art (Oktay Aslanapa, Türk Halı Sanatının Bin Yılı, s.11)

    Washington Textile Museum’da yer alan kufi bordürlü, ortada sekizgen madalyon ve kenarlarda sekizgenlerden oluşan kompozisyondan oluşan, 15.- 16. yüzyıla tarihlenen ve Avrupalı ressam tablolarında görülen ve Holbein halıları olarak adlandırılan yaygılarda en erken dönemli örneklerdendir.

    Konya Mevlana Müzesinde yer alan geleneksel Anadolu kilimlerinden farklı bir kompozisyona sahip, büyük palmetli, bitkisel bezemeli kilim, Osmanlı saray halılarına benzediğinden dolayı bu 16.-17. yüzyıla tarihlendirilmektedir(Fotoğraf 3).

Fotoğraf 3. Beyşehir, Eşrefoğlu Camii’nden proto-Holbein Halısı (Oktay Aslanapa, Türk Halı

Sanatının Bin Yılı, s.63)


    Divriği Ulu Camii’nden İstanbul Vakıflar Halı Müzesi Deposuna getirilen altı parça dokuma parçaları da yine 17. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Günümüzde teşhir bölümünde olan bu dokumalardan birincisi; 433x142 cm boyutlarındadır. Malzemesi yün olup, beyaz ve kahverengi çözgülere sahiptir. Atkıları ise açık ve koyu sarı, açık ve koyu mavidir. İkinci dokuma; 434x256 cm boyutlarında yün malzeme ile dokunmuştur. Çözgüler; beyaz ve kahverengi, atkılar; sarı, açık kırmızı, bej, yeşil ve beyaz renklidir. Üçüncü kilim; 335x345 boyutlarındadır. Malzemesi yün olup, çözgüsü beyaz, atkısı açık mavi, yeşil, beyaz ve sarı renkten oluşmaktadır. Divriği’den getirilen diğer dokuma parçaları da yine aynı renk, malzeme ve kompozisyonlara sahiptir (Fotoğraf 4).

Fotoğraf 4. Saray kilimi, zemin süslemesi, (Şerare Yetkin, Divriği Ulu Cami, XVI-XVII. S.45)

    Kütahya, Hisarbeyoğlu Mustafa Bey camiinde bulunan 16. – 17.yüzyıla tarihlendirilen kilimler ele geçirilmiştir. Kilimler; 520x145 cm, 220x480 cm boyutlarında yün malzemelidir. Dokuma teknikleri ve kompozisyonları da birbirine benzemektedir(Fotoğraf 5).

Fotoğraf 5. Kütahya, Hisarbeyoğlu Mustafa Bey Camii’nde bulunan kilim. (Serpil Özçelik, “İstanbul Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar Müzesi” Vakıflar Dergisi S.42, s.135)

    Beyşehir, Eşrefoğlu Camii’nde Riefstahl tarafından keşfedilen ve Konya Mevlana Müzesi’ne getirilen 16. -17. yüzyıla tarihlendirilen kilim de Osmanlı el sanatlarında görülen süslemelere sahiptir. Dar bordürlü, koyu mavi zemine sahip, üzeri sarı renkli çift Rumilerle süslenmiştir. Rumiler karşılıklı olarak bir ters bir düz olarak yerleştirilmiştir(Fotoğraf 6).

Fotoğraf 6. Beyşehir, Selçuklu Halısı (Oktay Aslanapa, Türk Halı Sanatının Bin Yılı, s.23)

17. yüzyıla tarihlendirilen bir başka örnek Almaya Hannover, Kestner Museum’da yer almaktadır. Madalyona sahip bu kilim dışında yine aynı yüzyıldan kalma seccade de farklı bir koleksiyonda sergilenmektedir.

18. – 19. yüzyılda Osmanlı’da düz dokuma yaygıların tanındığı dönemdir. Günümüze ulaşan çoğu düz dokuma bu döneme tarihlendirilmektedir. İlikli kilim,cicim, zili ya da sumak tekniğinde dokunan bu örnekler dokundukları yörelerin özelliklerini taşımaktadırlar(Fotoğraf 7- Fotoğraf 8).

Fotoğraf 7. Karapınar Yöresi, Saf Seccade Kilim, 17.YY (Serpil Özçelik, “İstanbul Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar Müzesi” Vakıflar Dergisi S.42, s.135)

    Yine aynı yüzyıl içerisinde göçebe yaşantıya uygun olarak dokunan, namazlık, seccade, yer sergisi, duvar örtüsü, sedir örtüsü, yük kilimi, yastık, heybe, çuval ve torba gibi dokuma türleri dokunmuştur. Namazlık ve yastık bunların arasında dokunan ilk örneklerdir.

    Bu dönemde büyük boyutlu örnekler karşımıza çıkmamaktadır. Büyük boyutlu örnekler sadece saray ve büyük odalar için dokunmuştur. 19.yüzyıldan sonra yayla kültüründen vazgeçip yerleşik hayata geçenler ihtiyaçtan dolayı büyük boyutlu örnekler dokumuşlardır.

Fotoğraf 8. Afyon-Dazkırı Yöresi, Saf Seccade Kilim, 17.YY. (Serpil Özçelik, “İstanbul Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar Müzesi” Vakıflar Dergisi S.42, s.135)




KAYNAKÇA

Belkıs Balpınar Acar, Kilim, Cicim, Zili, Sumak Türk Düz Dokuma Yaygıları, İstanbul, 1982, s.7.
Acar, a.g.e., s.13. Şerare Yetkin, Türk Halı Sanatı, Ankara, 1991, s. 2.
Acar, a.g.e., s.13, Nejat Diyarbekirli, “İlk Türk Halısı” Türk Dünyası Araştırmaları, Ankara 1984 s.1-8.
Yetkin, a.g.e., s. 3, Oktay Aslanapa, “Halı Sanatının Tarihi Gelişimi”, Arış, Y. 1, S.3 1997, s.18.
Bekir Deniz, Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygıları, Ankara, 2000, s.53.